24 Oca 2011

Bebemin Önlüğü

Bebeğimle bir kahvaltımız, bir takım pijamaya, bir çift çoraba ayak parmakları arasından çıkan meyve, ekmek kırıntılarına , yerlere saçılan oyuncaklara ve sürekli yıkamaktan artık çok sıkıldığım önlüklere sebep oluyor.. Yanlış anlamayın.. Asla şikayetçi değilim.. Yani önlük dışındakilere.. Elimde mama önlüğü yıkamak hiç hoşuma gitmiyor.. Her gün çamaşır makinesi çalıştığı için genelde mutlaka yeni yıkanmış oluyor.. Ama 1 tane de olsa, 100 tane de olsa, tabi ki yetmez!
Bir de lekeleri çıkmıyor.. Daha sinir oluyorum.. Ama bu akıllı arkadaşınız, tam atmak üzereykenbirşeyi  ne yaptı? Başka bir şey yaptı...
5 dakkada beşiktaş....














Eşofmanımı tam atıyordum ki, fikrim geldi, hemen kestim.. Baktım mantıklı geldi bir tane daha... Sonra baktım paçalar daha uzun, 2 tane de öyle çıktı.. Lastiği de kesince kaldı küçük bir parça..

 






İki farklı model önlük oldu.. birini bağlamalı , diğerini de boyundan lastikle geçirilen şekilde yaptımm. Hangisi daha kullanışlı derseniz,  bağlayınca daha güzel boynuna oturuyor, ama lastikli olunca da kızm çekiştirip çıkaramıyor..


 












 

Ne dersiniz, bu küçük parçadan bir de tavşan çıkar mı?


18 Oca 2011

tasarım elbisem


Yine bir "ekşın", yeni bir eğlence ile yine karşınızdayım... Benim günüm eğlencesiz, macerasız, heyecansız geçmez.. Galiba böyle yaşamak istediğim için ilginç olaylar da beni buluyor biraz.. en sıradan günde bile kendimce "değişik" bir şey buluyorum.. Eğlenceliyim genellikle.. bazen somuttuğum günler de oluyor, günlerimin aymadığı, yüzümün pek gülmediği.. Olsun, o günlerde de başka ilginçlikler beni buluyor, günü boş geçirmiyorum genelde:)
Şimdi sırada bol maceralı tarasladığım elbisemde...
Elbiseyi, kumaşı gördüğüm an kafamda oluşturmuştum..Bu arada yaşadığım küçük ilçede sadece iki kumaşçı var ve genelde divitin satıyorlar. Her ne kadar yakın il/ilçelerdeki pazarlarda kumaşçılar olduğunu öğrensem de , henüz gidememiş, alamamış olmak, beni engellemedi gördüğünüz gibi... Neyse, kumaşı bulalı çook uzun zaman oluyor.
Hata dikiş makinemi sırf bu yüzden almış olabilirim bile.. Dikme çabalarım önce sonuçsuz kaldı.. Olsun, yılmadım, vazgeçmedim. Aynı kumaşı iki kere alsam bile, diktim ya, siz ona bakın.. :)
İlki de olurdu aslında ama elimde dikmiştim ve bazı yerleri kaydırmışım... Söküp yeniden yapmak hem kumaşa zarar veriyor hem de beni çok bunaltıyor.. Amaaannn, alt tarafı 2 metre divitin değil mi canım (!) ben de aldım yenisini.. Üstelik bu sefer düz mavisini de buldum, daha çok hoşuma gitti.. (Hatta okey masası yeşili de vardı)
Aslında istediğim, dikebilirim dediğim elbise, resimlerdeki gibi birşeydi.. Kup olmasın, pens olmasın, dümdüz yanlardan dikeyim gitsin diyordum..
Ancak diktikten sonra baktım ki, kısa etek boyuyla çok cici olan elbise, "koca sınırı" boyu ile pek bir havasız, pek bir pespaye duruyor.. E tabi değiştirmek gerekti biraz.. Sağından solunda derken, ortaya yeni bir elbise çıktı...
Bu arada elimde ne bir model, ne de kesmeye dikmeye yardım edecek, dikişten anlayan biri var.. Yani tam anlamıyla acemi şansıyla oldu ne olduysa...
Önce elbisenin nasıl bir model olabileceğine, mavi kısmın nerede başlayıp nerede biteceğine karar verdim yapa boza...
Sonra, yakası ve kolları uğraştırdı.. Elimde, dikmek istediğim modele benzeyen bir elbise, bluz bişi bile yokmuş sonradan anladım..
istediğim yoksa, olanlardan kullanırım diyerek ben de bir elbisemin yakasıyla kollarını kopyaladım.. mümkün olsa copy&paste yapacaktım ama diktiğim elbisenin içine, evdekini yerleştirdikten sonra kol ve yaka kesince pek de bir farkı olmadı..
Ey siz dikişten anlamayanlar !
Ben ettim, siz etmeyin, bu kadar uğraşacağınıza gidin bir dergi alın, içinden kesin biçin...Gecenin kör vakti 'bitcek bu elbise, hayatta uyumam' diye diretmeyin.. Uykunuza yazık..
Dikişten anlayanlara da bir sözüm olacak.. LÜTFEN içinizden gülün ! Deneye yanıla olacak bu işler değil mi ? olur olur.. Benim gibi tembel adam , yaratıcı olur:)
Gelelim tüm bu harfleri bir araya toplayan,sizin gözlerinizi yoran elbiseye...


14 Oca 2011

Bohçacı Geldi Haaaanııııımmmm

 


Dikiş makinesini aldık, açılışı da yaptık.. e bir de kutlama yapmak lazım değil mi! Ben de haftasonu doğrudan kumaşçıda aldım soluğu... Kızıma bir nevresim takımı istiyordum uzun zamandır...
Sorun bir neden?
El cevap; Bebeğim ek gıdaya başladığından beri, eline bir parça elma veriyorum, çorabını çıkarınca parmak arasından çıkıyor elmalar .. Ekmek gibi kırıntılı şeyleri siz düşünün artık...
Sabah yıkayıp, akşama seriyordum nevresim takımını.. Ama kırıntılar yatağa taşınmaya başlayınca hiç içime sinmedi tabi ki...

Tembellik kötü bir şey, bir tane gitsek de alsak çok mu zor.. Olmaaazzz... Oldu mu en iyisi ve en güzeli olacak, ama indirimi beklenecek, internetten sipariş verilecek ama dokusunu görmeden bilmeden nasıl alınacak, buralarda da yok ki hiç satan(!) ...
Tembel adamın çocuğu olmaz derler ya, neyse ben çocuğu çıkardım aradan:)
Neyse , konuya gelelim dersek,  ölçü almadan kumaşçıya gittim, pek pahalı olmayanından beğendiğim deseni seçtim,  ilk olacak ya, çöpe giderse üzülmeyeyim diyorum bir yandan ... Aldım eve geldim, yıkadım, Henüz tam kurumamıştı ben dikmeye başladığımda.. Geldim gittim, benim nevresim takımlarının kenarını, içini dışını inceledim.. Nasıl temiz oluyor bu böyle diye.
Vallahi ,benden beklenemeyecek kadar düzgün ve temiz çalıştım. Kendime hayret ettim.Genelde oldu da bitti maşallah der, çabucak çıkarırım işleri ama bu sefer ince çalıştım... İlk defa böyle ciddi bir iş yaptım ya, pek gururluyum ama sırada daha süperleri var..
Bakın bakalım olmuş mu..


10 Oca 2011

dikiş makinem


Sabahtan akşama kadar o kadar çok vaktim var ki neye saracağımı şaşırdım, sonunda bir de dikiş makinesi aldım...
Şaka tabi ki.. Gün 24 değil 48 saat olmalıydı bence.. Ya da daha az uykuyla idare edebilmeliydim.. Bebeğim olmasaydı çok daha kolay olurdu belki ama  halimden memnunum. Yalnızca yapmak istediklerim yavaş yavaş oluyor o kadar..


 30 Aralık günü annemlerden hemen önce gelen sevgili dikiş makinemi kutusundan bile çıkarmadan bir süre bekletmiştim. Normal zamanlarda başkasına verilen hediyenin paketini bile ben açmak isteyecek kadar aceleci ve heyecanlıyımdır ama o gün annemlerin geliyor oluşu sanırım dikkatimi dağıttı.. Sonra da zaten yılbaşı, anne-baba ile hasret giderme, bebeğin cicilerini didikleme gibi daha önemli şeyler vardı..

Geçen salı günü sabah kahveye Feray'a gittim.. Sonra alt komşumun annesi memleketten, kızı da şehir dışındaki üniversiteden eve gelmişti, hoşgeldiler diye çaya davet etmeye karar verdim..Ben toparlanırken bir de baktım,   apartman boşluğunda tanıdık bir ses.. Meğer bizim sağlık ocağındaki hemşire hanım, kaydınızı yaptınız mı diye sormaya gelmiş, bütün apartmanı geziyormuş.. Bana da uğradı..Üşümüşsün, gel bir kahve iç demeye kalmadan, alt komşun çağırdı dedi.. olsun, o da bana gelecek, toplanın gelin dedim..

Küçük yerlerde yaşamanın en güzel tarafı bu işte.. Herkesin hemşiresi.. Ama beni  ve bebeğimi adıyla tanıyor.. Ya da ip almaya gittiğim tuhafiyedeki kadın.. Sizin evin oralarda oturuyorum, akşama kahveye de gelin diye davet edebiliyor.. Tabi ki herkesle , her şekilde değil..Ama bilmek güzel...

Evde hazırlayacak bir şey  yoktu, kızımın pek rahat verecek hali yoktu, benim de zaten zamanım yoktu.. Feray her zamanki gibi yetişti, mayalı poğaça yapmış.. (Benim mayalı poğaçalarım neden tutmuyor, bu da ayrı bir yazı konusu olacak, hatırlatın lütfen!)
Ben de kek, salçalı cevizli, her ne deniyorsa ondan, bir de havuç salatası yaptım.. Sunumum güzel olmuştu.. Gerçi ben havuçluyu ikram etmeyi unuttum laf yetiştiricem derken ama Feray'ın kocası ve benim kocacım şık servisten nasiplendiler :)



Bütün bu anlattıklarımın dikiş makinesiyle ne alakası var  derseniz,onu da anlatırım:
Akşam  saat 9 civarı, kocalarımız henüz eve gelmemişken,  Feray'la konuşurken "etek dikmek istiyorum kızıma, şööyle kloş olanından" dedi..
Bizim aklımız biraz gelmeli gitmeli sanırım.. Ben mutfaktan koşarak oturma odasına  yol alırken, Feray evden kumaşı getirmişti bile.... Anneden alınan ufak bir püf noktası ile eteği kestik, biçtik.. Dikiş makinesini de bu arada açmak ve denemek lazım derken, onun kurulumunu da yaptık, denemesini de...
Feray "geç oldu ben gideyim" dediğinde ,sabaha beraber dikeriz eteği demiştim ama sonra yerimde duramadım ve dikiverdim. Dikiş makinesinin ilk icraatının güzel olmasına sevindim..

Kızımı uyuttum, eşim geldiğinde yemek için bir şeyler hazırladım, ortalığı toparladım, biraz eşimle oturdum falan derken, sonunda saat 00.30 olmuş  ama eteğin de tüm işi bitmişti.. Dikiş makinem diye söylemiyorum ama pek sessiz ayol..
Hadi bakalım..İlk dikişin Işıl'a gitmesinin uğur getireceğine inanıyorum. Bakalım devamı nasıl gelecek.. Listemde;
- bebeğime kolay giydirebileceğim bir bornoz tasarımım,
- kendime bir elbisem,
- kızıma bir tulum ve Işıl'a bir "prenses elbisesi" var..


Unutursam hatırlatın lütfen :)

8 Oca 2011

Noel Baba Yapımı

 













Yeni yıl yaklaşırken, yaşadığım şehirde, çocuklara bir yılbaşı eğlencesi düzenlenmesine karar verildi.. Tabi ki tüm işi hanımlar yaptı.. Beylere de eğlenen çocuklara bakıp keyiflenmek kaldı.. Ben hediyeleri ve şapkaları ayarladım.. Bir de işin en eğlenceli bölümü olan salon süsleme işine katıldım.  
 Çocukların partisine ise kızım hasta olduğu için katılamadım.. Bebeğim o  gün ateşler içindeydi..Sanırım üst dişler fena zorluyor bu sefer bizi...
Feray ın bir icadı olan Noel Baba ve çam ağacı , duvarlara asıldı..
Çok gösterişli durdukları kesin!
Halbuki ne kadar da basit bir yapımı var.. Fikrin çok sükse yaptığını söylemeden geçemiycem... 
Feray blogunda yapılışını yayınladı, detay fotograflar da benden..











Ufak detaylar nasıl da insanın gözünü alıyor, sadelikten kurtarıyor...



Çam ağacının altına bir kaç hediye kutusu ve yaldızlı kozalakları koyduk..Çok zengin ve güzel göründü.. Aynı salonda yapılan ama benim gidemediğim yılbaşı eğlencesinde de bu süslemeler kullanılmış.. Beğenilmiş olması, beğenilen bir yerde emeğinizin olması çok güzel bir duygu.. Evet, bazen çalışmayı özlüyorum sanırım.. İşe yaramak, bir şeyler başarmak.. Zaten en önemli egomuz bu değil mi!!
Hanımlardan izin almadığım için yüzlerini kapatmata fayda gördüm...
Çalışma sonrası  yorgunluk atarken...Bütün bunlar akşam saat 9 civarında yapılıyordu..

7 Oca 2011

Marifetli komşu...

Komşumun bana yılbaşı hediyesi.. 
Yoksa değil mi?


Hediye olduğunu biliyorum ama yeni yıl için mi yoksa genel bir hediye mi diye sormak aklıma gelmedi.. Biz karşı komşumla günde en az iki sefer oturur kahveleniriz.. Yoksa günümüz aymaz...Bir başkalarıyla oturuyorsak bile ya kahve içmez bekleriz, ya da içtiğimizi saymaz, yineleriz..

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varmış ya, bizimki yaç yüzyıl olacak ?
http://ferayturhan.blogspot.com/2011/01/sanrm-kendimi-buluyorum.html

http://ferayturhan.blogspot.com/

şirin örümcekler

Bebeğime aldığım enn güzel şeylerden biri bu puflar.. Bu ne şirin bir şey !!!

şirin örümcek yolda gezerken, arkadaşına rastlamış.. Beraber yürümeye karar vermişler..
Yolun sonund aUmay Güneşi görünce, takılalım bari demişler..
Bebeğim çok severek giyiyor..
Gerçi ben bunları alalı baya çok zaman oldu ve hatta benim kızım artık yürüme çalışmalarına bile başladı ama olsun..
İyi ki almışım şirinleri...