30 Kas 2010

Haftasonu İstanbul



Bu haftasonum epey hareketli geçti.. Hem kuzenimin oğlunun 1 yaş partisi vardı, hem de kayınvalidem İzmir'den İstanbul'a gelmişti. Hem alışveriş,hem ziyare, hem eğlence falan derken, cuma akşamından çıktık yola. Şiddetli yağmur ve trafik eşliğinde önce eşimin abisine, oradan da teyzem saydığım Ayfer teyzeye gittik..Saat 9,30da yatırmak için azimle uğraştığım çocuğumun düzeni bozuldu tabi ki.Hatta odasını da ayırmışken yanımda yatırmamdan da baya keyif aldı... Olsun, azimliyim, yılmadan hem ayrı oda hem de erken yatmayı öğreticem.. Cumartesi günü giyindik süslendik kızımla, partiye gittik.. Çok kalabalığa çıkmamasına rağmen huzursuzluk yapmadığı için çok sevindim.Hatta bence kan çekiyor, o yüzden sesi çıkmıyor.. 1 şeklindeki pasta çok güzeldi. bozulmadan önce çekmek isterdim ama fırsat olmadı..Ben de yakında kızıma diş buğdayı partisi yapmayı planlıyordum, parti olunca iyi oldu, neler oluyormuş gördüm.
MUTLU YILLAR ALİ OZAN..
Her günün böyle mutlu olsun, sevdiklerin hep yanında olsun...
Maşallah oğluşuma...Pastayı bir mıncıklayışı vardı ki... İnsanın içinden ısırmak geliyor ....Maşallah.... Sağlıklı, mutlu ,huzurlu nice yaşları olsun...


Pazar günü de eşimin tarafından 3 aile toplandık, Koşuyolundaki Adile Sultan Kasrına gittik.. Ben küçükken Ayfer teyzelerle gittiğimizi hatırlıyorum. 5 yıl süren tadilatı biten bina, yine öğretmen evi olarak kullanılıyor. 24 Kasım'da açılışı yapılmış.Hababam Sınıfı filmlerinin çekildiği mekanda henüz yemek salonu açılmamış ama İstanbul temalı olduğunu düşündüğüm bir sergi vardı. Resimlerin fotoğraflarını çekmek isterdim ama bir şekil hırsızlıkmış gibi geldiği için vazgeçtim. İstanbul'un göbeğinde böyle güzel ve büyük bir yeşillik alan bulunması çok büyük bir şans. Validebağ hastanesi ve Validebağ Mustafa Necati huzurevi var içinde. Emekli öğretmenler için bir huzur eviymiş. ... Etrafı orman..


Hastane tarafında gezerken Akciger Hastalıkları Servisi tabelasının doğrudan orman yolunu gösteriyor olması çok manidar geldi :) Temiz hava temiz ciğerler.. 
Biz orada akrabalardan ayrılıp alışverişe ve oradan da evimize dönmek üzere yola çıktık.. Eve dönerken benim de aklıma diş buğdayı için yapacaklarım düştü.. bebekle yapılacak kolay ama zengin bir menü oluşturmalıyım...

25 Kas 2010

Yeni Kapıya Yeni Süs

     

Sevgili 10marifet.org ahalisinin kapı çelenklerine baktım baktım, Yeni eve yeni bir süs lazım dedim.Tabi taşınma telaşında materyal eksiğim çoktu.Gazete kağıdım bile yoktu ama neyseki komşum yetişti imdadıma. Bir sabah benim mutfağın ortasına çöktük, gazeteleri şekillendirdik,bantladık.Simitleri hazırladık,sıcak sıcak..
Ahaliden takip ederken güldüğüm hareket bizde de es geçilmedi va tabi ki simit kafalarımıza geçti.. Akşam üzeri benim kurtlarım kaynadı, işe giriştim. Önce simitleri renklendirmeliydim. Bantlı simit boya tutmayacağı için en pratik olanı seçtim ve tekrar bir kat gazete kağıdı sardım.görünmeyecek yerlerden bantladım,sonra da en sevdiğim boyayla çıktım karşısına..Tabi ki ayakkabı boyası.. Siyahla başladım işe.

Gazete boyandığında kağıt nemlendiği için kuruması biraz zaman aldı ama benim bebeğim sayesinde zaman nasıl geçti bilemedim:)  
                                



Bu arada ben de çiçekleri yapmaya başladım. Kızın bebek şekerlerinden kalan parçalar içime yaradı.Bir de  mutfak bezleri tabi ki... Ortalık savaş alanına döndükçe benim de kafam çalışmaya başladı. İnsan yaptıkça açılıyor demek ki...
Feray'a da yapmak lazım ama karşılıklı iki kapıda aynısı olmaz ki.. Değişiklik şart...Biri siyahsa diğeri de kahverengi olur dedim ve sonra kahverengi çok romantik geldi gözüme.. Romantik sonbahar kapı süsü böylece ortaya çıkmaya başladı.. 

 



Bu siyah simit çok büyük diyerek kocacım hevesimi kırar gibi oldu ama tabi ki benden kaçmadı, simit dediğin nedir, bir lokmada yenir dedim, yenisini yaptım :)




Yerleştirme aşamasında boyanan gazete kağıtları gözüme güzel görünmedi , kurdeleyle biraz hareket katmak istedim ama bence son halleri bile biraz eksik..Daha gösterişli albenili olsalar daha iyi olurdu.. Tabana biraz organze,tül, şifon mu istiyor dersiniz?

Robadan elbise ve diğer bitmeyenler...





Her gün yine fikrim geldi ama elimdekini bitirmeliyim, yayınlamalıyım diye pc başına geçip,bir iş yapamadan bitiriyorum günü.daha büyük bir eğlencem varken malesef işler daha çoooooookk bekleyecek gibi görünüyor.
   Resimde de  görüldüğü gibi bebeğim ilk dişini çıkardı.  Hatta resimde diğerlerinin kabardığı bile belli oluyor. Sanırım zor günler beni bekliyor. Bu arada yaratıcılık ruhum da çok fena tırmalıyor ama bilmiyorum nasıl gidecek.
         
     Bir de buraya resim yükleme sorunum var ki beni çok sinirlendiriyor. Yükleyemediğim her resimde sinirden dişlerim kamaşıyor. Sanırım sinirlenecek yer mi arıyorum?
     Düşündüm de , geçen senelere göre çoook daha sakin, daha az sinirlenen biri oldum.. İnsanları olduğu gibi kabul etmeye çalıştığımı farkettim.Kendimi tebrik ediyorum. Annelik yaradı galiba bu anlamda...
     Kısa cümlelerle içimdekileri dökeceğim bir günlük olsun istiyorum artık.. Umarım başarabilirim...

     Gelelim günün anlam ve önemine..
Bugün sevgili karşı komşum Feray'ın doğum günü..  duvar kağıdıyla kapladığım hediye kutusunu sabah kapısına bıraktım sessizce..Sevindiğini görmek hoşuma gitti..Az önce de pastasını beraber kestik yedik.. Pasta harikaydı.

     Günün şerefine arkadaşımın yaptıklarını yayınlamak  lazım diyorum..
Bu sevimli kırmızı şey büyüyor büyüyor ve yuvallak oluyor...








Anneannesi Feray küçükken böyle bir elbise diktirmiş.Feray da kızlara örelim dikelim dedi.

Sonra onun kızı Işıl'ın seçtiği pazen   (divitinmiş aslında) ile böyle şirin bir ebise oldu.Bu benim kızınki.. Işıl daha  6 yaşında olduğu için ona annesi kol da dikti ama ben henüz fotoğraflayamadım. Bu arada dik çektiğim fotolar blogda yan duruyor.. çok çok çok sinirleniyorum ama beennnn.. bir bilen lütfen yardım etsin!


Feray'ın işi bizimkilerle sınırlı kalmadı , bu kumaş ve iplerle yeğenlere de çalıştı..


Işıl..